Ana içeriğe atla

Türkiye'nin Kültürel Diplomasisi


1.       KÜLTÜREL DİPLOMASİ NEDİR?

Kültür, bir toplumu, topluluğu ya da sosyal grubu karakterize eden, onu diğerlerinden farklı kılan maddi ya da manevi değerler bütünüdür. Bu değerler yalnızca sanat ya da edebiyatla sınırlı değildir; inanç, gelenekler, yaşam tarzı, temel insan hakları da kültürel değerin bir parçasıdır. Dil, düşünce, töre, taassup, semboller, törenler, kültürü oluşturan temel unsurlardır. Her kültür, eşsiz ve benzersizdir. Bir toplumun kendini ifade ediş biçimi şeklinde tanımlayabileceğimiz kültür, aynı zamanda kimliğin hem kaynağı ve yansımasıdır. Kültürel faaliyetler ise bir toplumun ayırt edici özellikleri, özgün ve benzersiz olduğu kadar diğer toplumlarla benzer yanlarını ve evrensel değerlerini yansıtmada etkili bir yöntemdir.
Kültürü üreten, taşıyan, yaşatan da insandır. Dolayısıyla kültürel diplomasi insandan insana yürütülen bir faaliyettir. Kültürel diplomasi, Türkiye'nin kültürel ve sanatsal çeşitliğini ve zengin birikimini uluslararası platformda sergilerken uyguladığı stratejik adımlardır. Esaslı kültürel mirasından ve içinde bulunduğu coğrafyanın verdiği güçle yaratıcı yönünü gösterecek projeler yaparak geleneksel bakış açısını diğer milletlere sorgulatır ve gelecekte dünya kültürüne katkısı olabilecek bir Türkiye gösterir. Her alandan yaptığı başarılarla modern kültürünü ve yaratıcılığını gösterir. Kültürler arası etkileşimi güçlendirir. Kültürel diplomaside önemli olan güçlü ve köklü bir birikimin olmasıyla ve bunun arkasında duracak yeterli ekonomik ve siyasi gücün orantısal bir şekilde uygulanmasıdır.
Düşünceye önem veren bir yaklaşımla kültürel diplomasi, aynı dili konuşan insanlar ulusal sınırların belirleyenlerdir ve aynı dili konuşmasa bile birbirini tanımaya ve anlamaya çalışan bir uluslararası toplumun bütüncül bir yapı oluşturulabileceğine olan inançtır. Gerçekliğe önem veren bir yaklaşımda ise dile ve kültüre diplomaside aynı ölçüde değer verilmelidir. Kültürel olarak kuvvetli bir devletle çıkar ilişkisinin daha kolay kurulabileceği inancıdır.

2.       DEĞİŞEN TÜRKİYE ALGISI

2001 ekonomik krizinin ardından yakaladığı büyüme ile dünyanın 16, Avrupa’nın 6. en büyük ekonomisi haline gelmiştir. İhracatının 100 milyar doları aşarak gelişen demokrasiyi, modern şehirleri ve toplumu tüm dünyada Türkiye’ye bakışı köklü bir biçimde değiştirmiştir. Fuller bu durumu “kendine daha güvenir durumda olan ülke dünyadan, modern zamanlarda hiç olmadığı kadar saygı görmeye başlamıştır” şeklinde ifade etmiştir. Yurt dışında geniş bir izleyici kitlesine ulaşmış olan Türkiye televizyon yapımları, artan turist sayısı, uluslararası öğrenci hareketliliğiyle gücünü desteklemiş ve ülkeye olan algıyı değiştirmeye başlamıştır. İngiliz Monecle Dergisi her yıl ülkelerin diplomatik yapısını, kültür alanında yarattıkları ürünleri, eğitim yeterliliğini, internet kullanıcılarının sayısını, spor ve sanat etkinliklerinde kazandıkları başarılarını, inceleyerek bir araştırma yapar. Türkiye 2010’da 25. olduğu listede iki yıl sonra televizyon yapımları, turizmdeki etkisi ve dünyada arttırdığı uçuş noktalarıyla 20. olmuştur. Bu yükseliş Türkiye’nin ilerlediğini gösteren örneklerdendir.  

3.       TÜRKİYE’NİN KÜLTÜREL DİPLOMASİSİNE KATKIDA BULUNAN PROJELER

Türkiye yapımı filmlerin uluslararası film festivallerindeki başarıları, son yıllarda önemli bir kültürel diplomasi aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle son yıllar içerisinde geleneksel Türk sineması büyük başarılara imza atmıştır. Oscar aday adaylığına gösterilen, Can Ulkay yönetmenliğindeki Ayla filmi, 24. Uluslararası Sedona Uluslararası Film Festivalinde en iyi film ödülünü kazanmıştır. Semih Kaplanoğlu’nun Buğday filmi ise, Asya kıtasının en önemli film festivali olarak görülen Tokyo Uluslararası Film Festivalinde en iyi film ödülünü aldı. Bunlar gibi birçok örnek vermek mümkündür. Burada önemli olan bu başarıları uluslararası platformda nasıl tanıttığımızdır. Türkiye’nin kültürel diplomasisi adına diğer önemli bir adımı ise 2018 yılının Türkiye-Çin Turizm yılı olarak ilan edilmesidir. Bu proje öncelikle Türkiye’nin Çin’de tanıtılması hedeflemekle beraber, kültürel bağların gelişmesini ve uzun vadeli ekonomik kazanımlar elde edilmesini öngörmüştür.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİYASİ İDEOLOJİLER

SİYASİ İDEOLOJİLER Hiç kimse dünyayı olduğu gibi görmez. Hepimiz dünyaya teorilerin, varsayımların ve ön kabullerin perdesinin gerisinden bakarız. Bu anlamda gözlemleme ve yorumlama, ayrılmaz biçimde birbirine bağlıdır: dünyaya baktığımızda, aynı zamanda ona bir anlam da yükleriz. Bunun siyaset bilimi çalışması bakımından önemli sonuçları vardır. Özellikle siyasi araştırmaya başlarken beraberimizde getirdiğimiz ön kabullerimizin ve faraziyelerimizin açığa çıkarılması gereğini vurgular. En derin boyutuyla bu ön kabullerin kökleri, genellikle “siyasi ideolojiler” olarak kavramsallaştırılan daha geniş siyasi inançlarda veya geleneklerdedir. Bu izmler her biri (liberalizm, sosyalizm, muhafazakârlık, feminizm, faşizm vd.) ayrı bir entelektüel çerçeve veya değerler dizisi oluşturur ve her biri bizlere kendi siyasi gerçeklik anlayışını, kendi dünya görüşünü sunar. Bununla beraber, hem ideolojinin doğası, hem de iyi veya kötü, siyasi hayattaki rolü hakkında derin bir uzlaşmazlık söz konu...

TÜRKİYE'DE İŞSİZLİĞİN NEDENLERİ

TÜRKİYE'DE İŞSİZLİĞİN NEDENLERİ İşsizlik, ülkelerin sosyo-ekonomik durumlarına göre farklılık gösterse de birçok ülkenin mühim sorunlarından bir tanesini oluşturmaktadır. Bu sorunun tahfif edilmesi hatta mümkünse bertaraf ettirilmesi, en büyük hedeflerden bir tanesidir. Çünkü birçok problemin referansı ve destekleyicisi, işsizliktir. Ölçümlü tariflere göre işsizlik, genel olarak piyasadaki karşılık seviyesinde çalışma istek ve gücünde olup iş arandığı halde iş bulunamaması durumu olarak kabul edilmektedir. Herhangi bir kişinin işsiz sayılabilmesi için bir işte çalışmıyor olması, iş arıyor olması ve cari ücret düzeyinde kendisine bir iş teklif edildiğinde bu teklifi kabul edecek olması gerekir. İş gücü sayısının oranıyla ekonomideki işsiz sayısı ile işsizlik oranı elde edilmektedir. İş gücü piyasalarının mühim göstergelerinden biri olan istihdam, dar çerçevede, çaba faktörünün inşa sürecine eklenmesi iken geniş çerçevede, tüm inşa faktörlerinin inşa sürecine katılması anlamı...